GÜNDEM

Haftada 4 gün çalışma programını hangi ülkeler benimsiyor?

Araştırmacılar, dört günlük çalışma modelinde çalışan stresinin ve tükenmişliğin azaldığını, yaşam-iş dengesinde bir iyileşme olduğunu kaydetti.

Haftada dört gün çalışma modeli, çalışanlar ve iş verenlerin iş yeri esnekliği ve faydalarının önemini yeniden düşünmesiyle birlikte, COVID-19 salgını nedeniyle bir kez daha gündeme geldi. Haftalık çalışma gününü azaltan şirketler, daha az toplantı ve daha bağımsız çalışma ile faaliyet göstermeye başladı. Bazı uzmanlar da çalışan üretkenliğinin ve iş-yaşam dengesinin geleceği olarak belirlenen haftada dört gün çalışma modeli uygulandığında, çalışan memnuniyetinin ve üretkenliğin de arttığını öne sürüyor.

Avrupa’daki sendikalar da hükümetlere dört gün çalışma modelini uygulama konusunda çağrıda bulunuyor. Öyle ki geçtiğimiz aylarda Belçikalı çalışanlar, beş gün yerine dört gün içinde tam bir çalışma haftasını maaş kaybı olmadan gerçekleştirme hakkını kazandı. İngiltere ise 6 aylık bir programa Haziran ayında başlayacak. Bu program, daha kısa çalışma saatlerinin işletmelerin üretkenliği ve çalışanlarının refahı üzerindeki etkisini incelemek üzerine yoğunlaşıyor. Çalışanlara günde 9,5 saate kadar sabah 9 ile akşam 18:30 arasında eşdeğer çalışma izni verilecek, yani bir haftalık çalışmayı dört uzun güne bölebilecekler.

İskoçya’da da benzer bir deneme 2023 yılında başlayacak. Çalışanların çalışma saatleri %20 azaltılacak, ancak tazminatta herhangi bir kayıp yaşanmayacak. İzlanda, 2015 ile 2019 yılları arasında orantılı bir ücret kesintisi çağrısında bulunmadan haftada 35 ila 36 saatlik bir çalışma haftasının dünyanın en büyük pilot uygulamasını yürütmüştü. Bu pilot çalışma, İzlandalı sendikalar tarafından çalışma saatlerinin azaltılması için müzakere edilen bir başarı olarak nitelendirildi. Çalışma ayrıca İzlanda’da önemli bir değişikliğe yol açtı ve çalışan nüfusun yaklaşık %90’ı artık azaltılmış çalışma saatlerine veya diğer konaklama yerlerine sahip bulunuyor.

İsveç de 2015 yılında tam ücretli dört günlük bir çalışma haftası test edilmişti. Teklif, ücret kaybı olmadan 8 saatlik iş günleri yerine 6 saatlik iş günlerini içeriyordu. Alman start-up’ları da daha kısa çalışma haftasını deneyen ülkeler arasında yer alıyor. Aynı zamanda Almanya, Avrupa’daki en kısa ortalama çalışma haftalarından birine ev sahipliği yapıyor. Bununla birlikte, 2019’da teknoloji devi Microsoft, çalışanlarına bir ay boyunca üç günlük hafta sonları sunarak bu modeli denedi. Bu hareket, üretkenliği %40 artırdı ve daha verimli çalışmayla sonuçlandı.

İspanya, bu yılın başlarında dört günlük bir çalışma haftasından oluşan bir program başlatacaklarını duyurdu. 200 küçük ve orta ölçekli şirketin yaklaşık 6.000 çalışanı, hafta sonlarını tam ücretle bir gün uzatabilecek. Deneme aşamasının en az bir yıl sürmesi bekleniyor, ancak ne zaman başlayacağı henüz belli değil. Unilever şu anda Yeni Zelanda’da daha kısa çalışma haftasını deniyor. Aynı zamanda Yeni Zelanda’da tüketim ürünleri devi Unilever için çalışan 81 kişinin şu anda dört günlük çalışma haftasının bir yıl süren denemesinde yer alıyor. Kanada’da küresel iş bulma kurumu Indeed’in araştırmasına göre, Kanadalı iş verenlerin %41’i COVID-19 pandemisinin ardından alternatif hibrit programlar ve yeni çalışma tarzları düşünüyor. Nitekim Kanada’da ofis çalışanı olan 1.000 iş verenle yapılan bir anket, 500’den fazla çalışanı olan büyük şirketlerin %51’inin muhtemelen 4 günlük çalışma haftası uygulayacağını ortaya koyuyor.

Genel olarak, dört günlük çalışma yavaş ama emin adımlarla dünya genelinde ilgi görüyor gibi görünse de hükümetlerin bu fikri kesin olarak benimseyip benimsemeyeceği belirsizliğini koruyor.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu