Bilim

Çocukların sadece seslerinden cinsiyetleri algılanabilir mi?

Farklı çocuklara ait heceler ve cümleler cinsiyet tanımlamasını mümkün kılıyor.

Çocukların seslerindeki cinsiyet algısı, araştırmacılar için özel bir ilgi konusu oluşturuyor çünkü genç erkek ve kız çocuklarının sesleri, ergenlik çağından önce oldukça benzerlik gösteriyor. Yetişkin erkek ve kadın sesleri ise genellikle akustik olarak birbirinden farklıdır ve bu da cinsiyet tanımlamasını oldukça kolaylaştırır.

Cinsiyet algısı çocuklarda çok daha karmaşıktır. Bu nedenle konuşmadaki cinsiyet farklılıkları, konuşmacılar arasındaki cinsiyete bağlı anatomik farklılıklardan önce ortaya çıkabilir. Bu da dinleyicilerin konuşmacı cinsiyetini tahmin ederken konuşmacının yaşını da dikkate alınmasını gerektirirken, aynı zamanda cinsiyet algısının, erkekler ve kadınlar arasındaki anatomik farklılıklarla sıkı bir şekilde ilgili olmayan akustik bilgilere bağlı olabileceğini de düşündürür. Uzun zamandır teorik zeminlerde tartışılan cinsiyetin performatif doğasına dair deneysel sonuçlar, bu bakış açısını da destekliyor.

Amerika Akustik Topluluğu’nca çıkarılan ve Amerika Akustik Derneği Dergisi’nde yayımlanan Kaliforniya ve Texas Üniversitesi’ndeki araştırmacıların yürüttüğü bir çalışmaya göre, 5 ila 18 yaş arası çocuklardan konuşma örnekleri içeren bir veri tabanı geliştirildi. Araştırmacılar öncelikli olarak iki soru üzerinde yoğunlaştı. Bunlar; çocukların yetişkin oldukları zaman seslerinde ne tür değişiklikler meydana gelir ve dinleyiciler, hoparlörler arasındaki akustik kalıplardaki muazzam değişkenliğe nasıl uyum sağlar?

Dinleyiciler, bir konuşmacının cinsiyetini, yaşını, boyunu ve diğer fiziksel özelliklerini öncelikle konuşmacının ses perdesine ve sesinin rezonansına (formant frekansları) dayalı olarak değerlendirdi. Bununla birlikte, iki önemli bulguya daha imza attılar. İlk olarak, dinleyiciler 5 yaşındaki çocukların cinsiyetini kesin bir şekilde belirleyebildi. İkinci olarak ise konuşmacıların cinsiyetinin belirlenmesinin, yaş ve muhtemel fiziksel boyutun belirlenmesiyle birlikte yapılması gerektiği ortaya çıktı.

Kaliforniya Üniversitesi’nden Santiago Barreda, rezonansın hoparlör yüksekliği ile ilgili olduğunu ve genel vücut boyutunun güvenilir bir göstergesi olduğunu söyledi. Aynı zamanda Barreda, bu temel ipuçlarının yanı sıra, konuşmacının anatomisine bağlı olmak yerine, davranışları ve kişinin konuşmayı ‘seçtiği’ yol ile ilgili daha önemli ipuçları verdiğini belirtti.

Texas Üniversitesi’nden Peter Assmann ise dinleyicilere farklı konuşmacılardan hem heceler hem de cümleler sunulduğunda, cümlelerin cinsiyet tanımlaması geliştirdiğini söyledi. Bunun, cinsiyet farklılıklarını vurgulayan ve cümlelerde daha iyi görünen konuşmanın üslup unsurlarını desteklediğini de dile getirdi.

Bununla birlikte Barreda, hoparlörler arasında herhangi bir anatomik ve perde ya da rezonans açısından güvenilir bir farklılık olmadan çocukların cinsiyetinin kolayca tanımlanabileceğini söyledi. Bunun nedeninin, çocukların anatomilerinden ziyade davranışlarındaki ve konuşma tarzlarındaki farklılıklar sebebiyle olduğunu dile getirdi. Ayrıca, konuşma sinyalinde yaş, cinsiyet ve boyutun bağımsız kararlar olarak ele alınmasının zor olduğunu belirten Barreda, bunu çözümleyebilmek için erkeklerin sesinin ya da 11 yaşındaki çocukların sesinin neye benzediğini sorgulamak yerine 11 yaşındaki erkek çocukların neye benzediğini düşünmek olduğunu da sözlerine ekledi.

Barreda, çalışmalarının cinsiyet algısının anatomiye değil davranışa dayalı ince ipuçlarına bağlı olabileceğini de öne sürdü. Başka bir deyişle, konuşmadaki cinsiyet bilgisi, erkek ve kadın konuşmacılar arasındaki fiziksel farklılıklardan ziyade büyük ölçüde performansa dayalı olabilir. Barreda, cinsiyete dayalı konuşma zorunlu olarak konuşmacı anatomisinden çıkarsa, küçük kız ve erkek çocukların cinsiyetinin güvenilir bir şekilde tanımlanmayacağını da söyledi.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu