Bilim

Alkole maruz kalan fetüslerin beyin yapısında ciddi sorunlar meydana geliyor

Alkole maruz kalan gebelikler fetal alkol sendromuyla sonuçlanıyor ve bebeklerde belirli fiziksel özellikler ile öğrenme güçlükleri gibi sorunlar ortaya çıkıyor.

Bir grup bilim insanının doğum öncesi alkole maruz kalan beyin yapısını araştıran ilk Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG) tabanlı çalışma, sağlıklı beyinlerle alkole maruz kalan fetüsler arasında önemli değişiklikler kaydetti. Çalışmanın sonuçları, Kuzey Amerika Radyoloji Derneği’nin (RSNA) yıllık toplantısında sunuldu.

Avusturya’daki Viyana Tıp Üniversitesi’nde radyoloji doçenti olan Gregor Kasprian, fetal alkol sendromunun dünya çapında bir sorun olduğunu belirtti. Aynı zamanda hamile kadınların %9,8’inin hamilelik sırasında alkol tükettiğini dile getiren Kasprian, bu sayının hafife alındığını da ekledi.

Fetal alkol sendromu, hamilelik sırasında alkole maruz kalma sonucu ortaya çıkan, fetal alkol spektrum bozuklukları adı verilen bir grup rahatsızlığın en şiddetli şeklidir. Fetal alkol spektrum bozuklukları ile doğan bebeklerde belirli fiziksel özellikler, öğrenme güçlükleri, davranış sorunları veya konuşma ve dil gecikmeleri meydana geliyor. Dr. Kasprian’a göre, alkole maruz kalan 70 gebelikten biri fetal alkol sendromuyla sonuçlanıyor.

Dr. Kasprian, alkole maruz kalan bebekler üzerinde birçok doğum sonrası çalışma bulunduğunu ve alkol maruziyetinin bir sonucu olarak fetal beyindeki değişiklikleri erken bulmanın çok önemli olduğunu ekledi.

Çalışma için araştırmacılar, klinik nedenlerle fetal MRG için sevk edilen 500 hamile kadını denek olarak kullandı. Anonim bir ankette, kadınlardan 51’i hamilelikleri sırasında alkol tükettiğini bildirdi. Kullanılan anketler, Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri ile sağlık departmanlarının bir hastalık takip izleme projesi olan Gebelik Risk Değerlendirmesi İzleme Sistemi (PRAMS) ve içme riskini belirleyen dört sorudan oluşan bir ölçüm aracı olan T-ACE tarama aracıydı. Dr. Kasprian, kadınların soruları dürüstçe yanıtlarken kendilerini rahat hissedebilecekleri güvenli bir ortam sağladıklarını da belirtti.

Yapısal beyin anomalileri veya düşük görüntü kalitesi gibi nedenlerle fetal MRG’lerin bir kısmını çıkardıktan sonra, son çalışma grubu 24 alkol pozitif fetüsten alınan 26 fetal MRG incelemesi, cinsiyet ve yaşa uygun 52 adet sağlıklı fetüsten oluşan bir kontrol grubundan oluşuyordu. Görüntüleme sırasında fetüslerin yaşları 20 ile 37 hafta arasında değişmekteydi.

Araştırmacılar, her bir cenin beynini yeniden yapılandırmak için bir veri seti oluşturmalarına izin veren süper çözünürlüklü görüntüleme kullandılar. Ardından, toplam beyin hacmini ve belirli beyin bölmelerinin segment hacimlerini hesaplayarak 12 farklı beyin yapısının analizini tamamladılar.

Viyana Tıp Üniversitesi’nde bilimsel araştırmacı olan Marlene Stuempflen, çalışmanın ana özelliklerinden birinin, beynin çok sayıda küçük alt bölümünü araştırmak olduğunu söyledi. İstatistiksel analiz, alkole maruz kalan fetüslerde sağlıklı kontrollerine kıyasla iki büyük farkı ortaya koydu. Bunlar korpus kallozumda artan hacim ve periventriküler bölgede azalan hacim olarak kaydedildi. Dr. Stuempflen, bunun bir doğum öncesi görüntüleme çalışmasının erken alkol başlangıcıyla ilişkili değişiklikleri ölçebildiği ilk sefer olduğunu dile getirdi.

Korpus kallozum, beynin iki yarım küresi arasındaki ana bağlantıdır. Dr. Stuempflen, fetal alkol spektrum bozukluklarının klinik semptomlarının oldukça heterojen veya çeşitli olduğundan ve beynin belirli bir alt yapısıyla kesin olarak belirlenemediğinden, bu çok merkezi yapının etkilenmesinin uygun olduğunu kaydetti. Ayrıca tüm nöronların doğduğu periventriküler bölgede bulunan değişikliklerin, beyin gelişimi ve işlevi üzerinde küresel bir etkiyi de yansıttığını da ekledi.

Araştırmacılar, alkol pozitif fetüslerde daha kalın bir korpus kallozum bulmanın şaşırtıcı olduğunu çünkü fetal alkol spektrum bozukluğu olan bebeklerde korpus kallozumun daha ince olduğunu söylediler.

Dr. Kasprian, gebelik sırasında alkole maruz kalmanın, beyni normal bir yörüngeden ayrılan bir gelişim sürecine soktuğunu belirtti. Aynı zamanda fetal MRG’in beyin gelişimini yalnızca genetik koşullarda değil, toksik maddelere maruz kaldıktan sonra edinilmiş koşullarda da karakterize etmek için çok güçlü bir araç olduğunu da dile getirdi.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu